Leimbrink.4 - 49124 Georgsmarienhütte
Alevitische Kultur Zentrum Osnabrück und Umgebung
21 MART SULTAN NEVRUZ KUTLU OLSUN
-
Sultan Nevruz günü cemdir erenler
Gönüller şaz oldu ehl-i imanın
Cemal yari görüp doğru bilenler
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Cümle eşya bu gün destur aldılar
Aşk ile didara karşı yandılar
Erenler ceminde bade sundular
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Erenler dergahı ruşen bu günde
Doldurmuş badeyi sunar elinde
Susuz olan kanar kendi gölünde
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhip olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Pir himmet eyledi bu gün kuluna
Cümle muhip bu gün cemde buluna
Cümle eşya konar kudret balına
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Aşık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihandan ziya alurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Pir Sultan'ım eydür erenler cemde
Akar çeşmim yaşı her dem bu demde
Muhabbet ateşi yanar sinemde
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın -
Pir Sultan Abdal
NEVRUZ ve NEVRUZ GELENEĞİNDEN ÖRNEKLER
Nevruz eski Türkler'de çok eski zamanlardan beri kutlanan, İranlılar'ın "Yılbaşı" kabul ettikleri
gün, Farsça bir kelime olan "NEVRUZ" terimi ile ifade olunmaktadır. Bugün de bütün Türk toplulukları
ile Anadolu'da halk arasında bütün canlılığı ile yaşayan bayramlarımızdan biridir.
Yeni gün olarak da adlandırılan bu gün; güneşin Koç Burcu'na girdiği gece ile gündüzün eşit
olduğu gün olup milâdî 21 Mart, Rumî 9 Mart'a rastlanmaktadır.
Araplara İran'dan geçen bu âdet,
başta on iki hayvanlı Türk takviminde de görüldüğü gibi Türklerde çok eskiden beri bilinmektedir.
Türk toplulukları arasında bu bayram çeşitli adlarla anılır. Bu adlardan belli başlıları şunlardır:
"Nevruz, Noroz, Nevriz, Ergenekon Bayramı, Bozkurt, Çoğan vb."
Nevruz'a çok büyük değer veren ve kutlayan Türk boylarından belli başlıları şunlardır.
1-Kafkasya Türkleri
2-Azerbaycan Türkleri
3-Karapapaklar
4-Kazan Türkleri
5-Balkan Türkleri "Mevris" adıyla
7-Yugoslavya Türkleri
8-Toros Türkmenleri
9-Tahtacı, Demirci Türkmenleri
10-Anadolu'nun çeşitli yerleşim birimlerindeki diğer Alevî-Bektaşî toplulukları
Osmanlı saraylarında da Nevruz Gününün özel törenlerle kutlandığına dair elimizde bir çok
belge bulunmaktadır. Ancak bunlardan en tanınmışı 1990'lı yılların dünyada en çok satan kitapları
arasında yer alan Kenize Murat'ın "Saraydan Sürgüne "isimli kitabıdır.
A. Nevruzla İlgili Halk İnanışları:
Nevruz geleneği Araplarda yoktur. Çünkü eski Araplar ile Musevilerde yılbaşı sonbahara
rastlar. Bu bakımdan diğer Müslüman topluluklara da kutlanan bugün Türklerden geçmiştir. Nevruzla
ilgili halk arasında halen yaşayan inanışların belli başlılarını şöylece sıralayabiliriz:
a. Ulu Tanrı dünyayı gece ile gündüzün eşit olduğu Nevruz'da yarattı.
b. Hz. Ademle Havva şeytana uyup yasak edilen meyve yediklerinden Hz. Adem Serenelib
adasına, Havva ise Cidde'ye sürülmüştü, afedilişlerinde 21 Mart'ta Arafat'ta buluşturuldu.
c. İnsanların atası olarak tanınan Hz. Adem'in çamuru Nevruz günü yoğruldu.
d. Hz. Nuh'un gemisi bugün karaya kavuştu.
e. Hz. Yusuf kuyudan bugün kurtulup peygamberlik makamı verildi.
f. Hz. Musa asasıyla Kızıl Deniz'i yararak taraftarlarını kurtardı.
g.Yıldızlar küme hâlinde iken, ayrılıp kendi yörüngelerinde dönmeye başladı.
h. Hz. Muhammed'e peygamberlik bugün geldi
ı. Hz. Ali 21 Mart yani Nevruz günü dünyaya geldi.
i. Hz Ali, Hz Fatıma ile bugün evlendi.
k. Hz. Muhammed Hz Ali'yi halife ilân ettiği gün,
l. Hz. Muhammed'in son hac dönüşü "Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır" dediği
gün,
m. Türkler'in Ergenekon'dan çıkış, dünyaya yayılış günü,
n. Kışın bitip, ilkbaharın gelişi, toprağın ve bazı canlıların uyanışı,
o. Ölülerin dirilip eğlendiği gün,
p. Yunus'un balık karnından karaya bırakılışı.
B. Türk boylarında Nevruz'un kutlanış şekilleri ve inançları:
Şamanî Türkler yazın gelişini 21 Mart'ta sonbaharı ise 28 Ağustos'ta kutlarlardı. 21 Mart günü
bu bayram eski Türklerde daha çok kırlarda kutlanırdı. Nevruz günü temiz giyinilir, mezarlıklar ziyaret
edilir, Nevruziye dediğimiz nefesler okunurdu.
Altaylar'da, Sibirya'da, Tatarlarda süt rakısı, kurbanlar, kaynamış yumurta ikram edilir, at
koşusu, güreş, cirit oyunu, şarkılar ve danslar yapılır, komşular ve akrabalar ziyaret edilir ziyaretlerde
genellikle kımız ikram edilir. Nevruz'da eski İran ve Türk toplulukları S/Ş ile başlayan yedi nesne
bulundururlardı sofralarında. Bunlar:
1-Şarap
2-Süt
3-Şeker
4-Sütlü tatlılar
5-Şerbet
6-Şamdan "Mum"
7-Sona "Tarak"
Bu yiyeceklerin her birinin kendi içinde sembolik anlamları vardı. Bu sembolleri de şöyle
özetleyebiliriz:
Şarap "Muhabbet ve gönül cilası"
Şeker "Refahı
Süt "Temizliği"
Sütlü tatlılar "Yaşama sevincini"
Şerbet "Serinlik ve dinlenmeyi"
Sona (Tarak) “Güzellik ve cemali"
Şamdan(Mum) "Aydınlık ve ateşe tapınmayı, kötü ruhların dağılıp ulu kişilerin
ruhlarının orada olduğuna" inanırlar.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Osmanlı saraylarında Nevruz özel törenlerle kutlanırdı.
Müneccimbaşı yeni takvimi padişaha götürüp sunar ve ondan bir ihsan alırdı. Bu törenler
Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılışına kadar saraylarda özel eğlence günleri olarak
kutlanmıştır. Yine Nevruz'da hekimbaşı da macun kaynatır, içine anber, afyon bir çok kokulu
bitkiler koyardı. Manisa "Mesir Şenlikleri" de Nevruz kutlamalarından kaynaklanmıştır.
Bu bahar ve yeni yıl bayramına Anadolu Aleviliği-Bektaşilerce çok değer verilir, bu ayda Alevî
köylerinde gençler gruplar hâlinde bütün evleri dolaşarak bayramlık toplarlar, evlere varınca
"Bayramın mübarek" derler, genellikle de evlerden torbalarına şeker, pirinç, bulgur, un, yağ, yumurta
gibi gıdalar konur, sonra bu topladıkları gıda maddelerini yoksul ve yetimlere dağıtırlar, fakirler de bu
gün Hızır uğradı, diye sevinirlerdi. Anadolu'daki bölgelere göre bu tarih 20 Şubat ile 21 Mart arasında
gerçekleştirilir. Ayrıca bu tarihler arasında evler temizlenir, temiz giyinilir ve üç gün "HIZIR" orucu
tutulur. Tarihî nedenini tam bilmemelerine rağmen Anadolu Alevîleri bu geleneği hâlen
yaşatmaktadır.
Hızır inancı Türklerde doğrudan doğruya baharın gelmesi ile ilgili bir inançtır, havanın ve
toprağın ısınmasının mühim bir olay olduğunu ifade etmektedir, bu ısınma ile toprak uyanıp bütün
bitki ve canlılar uyanıp bereket getirecektir. Suyu temsilen "İLYAS", sıcaklığı temsilen "HIZIR" Nebiye
karşılama törenleri yapmayı âdet hâline getirmişlerdir. Özellikle üç gün süren kutlamalarda
Azerbeycanlılar buna çok inanır ve bu konu ile ilgili binlerce maniler söylerler.
Anadolu Alevîleri üç gün oruç tuttuktan sonra Hızır/İlyas Nebi'nin duasını almak ve yılın
bereketli geçmesi için bu ayda buğdaydan yapılmış kavurga ve yağlı çörek yapıp dağıtırlar.
Orta Asya Türkleri 21 Mart'ı yılbaşı bayramı olarak kabul edip, bir hafta devam
ettirmektedirler, Azerî, Kazak, Tatar, Uygur Türkleri; Anadolu ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini
canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlar ve hâlen de yaşatmaktadırlar.
Bu bayramlar İran'da 13 gün sürmektedir. Kırgızlar da yılın ilk gününe "NOORUZ" adı
verilmektedir. O gün özel yemekler yerler. Özbekistan, Semerkant, Buhara, Andican'da bir hafta
devam etmektedir. Bunlara "Seyil Eğlenceleri" adı verilir.
Anadolu'da "Sultan-ı Nevruz" adıyla anılır. "Mart Dokuzu" "Mart Bozumu" adlarıyla bilinen
Nevruz, Tahtacı Türkmenlerinde 22-23 Mart'ta yaylaya çıkış sırasında kutlanır. Bugün ölülerin
yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Mezarlar ziyaret edilir, mezarın başında kahve pişirilip içilir,
sohbet edilir. Yörükler yaylalara çıkar, bir el silâh atarlar, sürüsü olan kurban kesip misafirlere ikram
eder.
Güneydoğu Anadolu'da "Sultan Narrız" adı verilir, kadınlar ayaklarına hal hal takıp oynarlar.
Diyarbakır'da Nevruz'u halk kırlarda kutlar. Kars ve çevresinde kapı dinleme, baca çizmek, taş dizmek
gibi âdetler vardır.
Edirne'de çeşitli yiyecekler hazırlanıp kırlara gidilir, İzmir yöresinde, yıl yenilendi adı verilir,
Tire ve Ödemiş yöresi ile Turgutlu'daki Bektaşîler ise Nevruz Namazı adı ile bilinen Cem yaptıktan
sonra sofra açılır, sofrada 5 beyaz yiyecek bulundurmaya özen gösterilir. Bunlar süt, yumurta, pirinç
pilâvı, tuzdur. Diğer tür yiyecekler ve içecekler konur ise de yine beyaz olmasına dikkat edilir. Nasıl ki
yeni doğan çocuğun giysileri beyaz, genç kızın gelinliği beyaz vefat eden insanın kefeni beyazdır.
Nevruzun da ebedî mutluluk, sevinç yeniden yaşam anlamındadır. Onun için Nevruz'da yeni yılın
mutlu ve sevinçli geçmesi için beyaz tercih edilmiştir.
Sivas yöresinde o gün gök gürlerse yılın bereketli geçeceğine inanılır. Tunceli çevresinde ise,
erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına gidip, orada temizlerler, dua ve ziyaretlerde
bulunurlar.
Günümüzde Anadolu'da Uygulanan Nevruz Erkânından
Bir Örnek:
Nevruz sabahı erkân usûlüyle meydan odasına girilir. Bütün canlar yerli yerine oturur. Erkân
uyarınca çerağlar (mum) yanar.
Mürşit (Dede):
"Bismi şah Allah
Allah! Ey yılları yıllara ekleyen, bizim hâlimizi en iyi hâle çevir, ey
gönüllerimizi iyiye döndürücü, ey geceleri gündüzlere çevirici, Tanrım senin dönüp dönüp saldıran
Aslanın hakkıyçün Nevruz hakkıyçün. iman ıssı kişiler ve erenlerin şahı Ali hakkıyçün isteklerimiz kabul
et! Ey dayanacağımız Tanrı Hü dost" Gülbankini okur.
Sonra mürşidin yanında iki çerağcı birer çerağ(mum) tutar. Bu arada bir Nevruziye okunur.
"Nevruziye okunurken ayağa kalkılır, sonra oturulur ve süt dağıtılır.
Sonra mürşit şu gülbankı okur:
"Bismişah Allah Allah vakitler hayır ola, hayırlar feth ola Hak erenler yıllarımızı mübarek
eyleye meydanımız şen, gönüllerimiz ruşen ola, Hak Muhammed Ali meydanımızdan soframızdan
yaren ve ihvanımızın eksikliğini göstermeye, tuttuğumuz işleri âsan ve gönüllerimizin umduklarını
ihsan eyleye.
Hazır gaip, zahir, batın, Hak erenlerin hayır himmetleri üzerimizde sayeban ola. Dervişlere
kötülük düşünen münkir, müfsit ve münafıkların boynundan Zülfikar'ı Haydarlı kerrar eksik olmaya.
Yuf münkire, lânet Yezid'e, rahmet mümine, hazır ve gaip erenlerin keremine, demine hü".
Sonra şu gülbankla son verilir:
"Bismişah, Allah Allah Tanrım suçlarımızı bağışla, kötülüklerimizi iyiliğe çevir. Hayır
isteklerimizi yerine getir. Belâları başımızdan gider.
Bizi ilahî aşkımızda ilerlet, ilahî bilgimize tertemiz idrakler sağla. İyi ahlâklar ver, kötü
huylarımızı gider. On iki imam ruhu, on dört tertemiz masum ve on yedi beli kemer kuşanmışlar,
yetmiş iki Kerbelâ çölü şehitleri ruhu hürmetine senin rızana bağlıyız, azamet-i cabbar, vahid-ül
kahhar, gülbang-i nebi-yi resul-i esrar, name-i halka-i Tevhid meydanı kırklar. Pirim Hünkar Hacı
Bektaş Veli bir yar...
Gerçekler demine ya Ali hü...
NEVRUZİYYELERDEN İKİ ÖRNEK
I
Sultan Nevruz günü cemdir erenler
Gönüller saz oldu ehl-i imanın
Cemâl yeri görüp doğru bilenler
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Cümle eşya bugün destur aldılar
Aşk ile dîdara karşı yandılar
Erenler ceminde bade sundular
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Erenler dergâhı ruşen bu günde
Doldurmuş badeyi, sunar elinde
Susuz olan kanar kendi gönlünde
Himmeti erence Nevruz Sultan'ın
Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hâl ehli olanlar nura boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Pir himmet eyledi, bu gün kuluna
Cümle muhib bu gün cemde buluna
Cümle eşya konar kudret balına
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Aşık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihandan ziya olurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
PİR Sultan'ım eydür, erenler cemde
Akar çeşmin yaşı her dem bu demde
Muhabbet ateşi yanar sinemde
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
II
Gönüller şâd oldu ilkbahar geldi
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
Çemanzar şevk ile nura bezendi
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
Gelin cümle canlar birlik olalım
Arz-ı niyaz edüb dara duralım
Muhabbet bezminde zevkler bulalım
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
Atlattık bu demde gamlı günleri
Eriştik sefaya sürdük demleri
Açılınca Şahın gonca gülleri
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
Ehl-i Şia bu dem zevk u safada
Birbirin kutlular ehl-i vefada
Gam gitsin gönüller olsun küşâde
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
Hüsnü Baba'm der ki Ali'dir şâhım
Ehl-i Beyt yolunda fedadır canım
Bunlarla kâimdir benim imanım,
Nevruz bayramına eriştik ya Hu
2024 ALEVİLER İÇİN ÖNEMLİ GÜNLER
NURU ÇERAĞ
Efsanevi bir kişiliğe sahip Hızır hakkında başka toplumlar arasında olduğu gibi Aleviler arasında da birçok söylenti bulunmaktadır. Hızır’ın zor durumda olan kişilerin yardımına yetiştiğine inanılır.
Hz. Ali ve Hz. Fatma'nın çocuklarının hastalanmaları üzerine üç gün oruç tutmaları ve her üç günde de tam oruçlarını açacakları sırada birden kapılarına dayanıp onlardan yardım isteyen yetime,yoksula ve esire Yiyeceklerini vermişlerdir. üç gün su ile oruçlarını açmışlardır. (farklı kişiler görünümünde her defa gelen Hz. Hızır'dır ve Hz. Ali ile Hz. Fatma'yı sınamaktadır). Ehlibeytin bu Davranışı Allah tarafından övülmüş ve
yukarıda belirtilen İnsan(Dehr) Suresi,nin 8 ve 9 Ayetleri Nazil olmuştur (inmiştir)
Bu iki olay bize Hızır orucunun bir şükür orucu olduğunu gösteriyor.
Bir şükür orucu olan Hızır orucu aynı zamanda Hz. Hızır'ın şahsında yüce Yaratıcıdan bereket ve rahmet istemenin, esenlik ve kurtuluş dilemenin, dostluk ve dayanışma talep etmenin, paylaşım ve kardeşlikte buluşmanında orucudur.
Ehl-ı beyte gönül ver ki
Aliye selman olasın
Muhammedi hazır bil ki
Can hakka nazır bil ki
Her gördüğün hızır bil ki
Aliye selman olasın
Muhammede gönül kat ki
Gah deyip rehbere yet ki
Bir gerçekten etek tut ki
Aliye selman olasın
Hasan ile girdim ceme
Hüseyin sırrımı deme
Müsahipsiz lokma yeme
Aliye selman olasın
Zeynel, bakır, cafer, kazım
Irızaya bağlı özüm
Hatırı kırma şahvazım
Aliye selman olasın
Takiye nakiye eriş
Askeride biter her ış
Mehdi sıratına karış
Aliye selman olasın
Hatayim özünü ırma
Bir gerçekten sözün ırma
Her ademe sırrın verme
Aliye selman olasın
Allah allah allah allah
Aliye selman olasın...
* * *
Ali’yi seversen eylen dur turnam
Gönlünde kibiri silde öyle gel
Bu aşkın narına yanmak dilersen
Rehberin eteğin tutta öyle gel
Hızır ile yoldaş olayım dersen
Dertlerine derman bulayım dersen
Hak ile Hak olup gelmek istersen
Coşa gelde çarka girde öyle gel
Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
Kaynak : http://turkulerimiz.biz/turku_sozleri-6160-Yaradan-askina-bir-semah-eyle-sozleri.html#.WJW75_K7JRs
Copyright © turkulerimiz
KUR’AN-I KERİM’DE HIZIR ALEYHİSSELÂM
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçmemekle birlikte müfessirler tarafından Hz. Hızır’a ait olduğu kabul edilen Kehf sûresindeki kıssa özetle şöyledir: Hz. Mûsâ (a.s.) genç adamına iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verdiğini söyler, bunun üzerine beraberce yola çıkarlar. İki denizin birleştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutulmuş balığı bir kenarda unuturlar, balık da canlanarak denize atlar. Bir müddet sonra Mûsâ (a.s.) genç adamına azığı getirmesini söyler; fakat genç adam olup biteni hatırlayarak daha önce bunu Hz. Mûsâ’ya (a.s.) bildirmeyi unuttuğu için üzüntüsünü dile getirir.
Bunun üzerine Hz. Mûsâ (a.s.) aradıkları yerin orası olduğunu söyler ve geriye dönerler. Burada kendisine Allah tarafından “rahmet ve ilim” verilmiş olan sâlih bir kul ile karşılaşırlar. Hz. Mûsâ (a.s.), sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesi için onunla arkadaş olmak istediğini söyler; Kur’an’ın adını bildirmediği bu kişi, iç yüzüne vâkıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe sabredemeyeceğini belirtirse de Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ısrarı üzerine, meydana gelen olaylar hakkında açıklama yapmadıkça kendisine soru sormaması şartıyla teklifi kabul eder. Hz. Mûsâ’nın 8a.s.) bu şarta uyacağına dair söz vermesi üzerine yolculuğa başlarlar.
Bu zat önce bindikleri gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür, daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı kendilerini misafir etmediği halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir. Bu üç olayın her birinde Hz. Mûsâ (a.s.) arkadaşına davranışının sebebini sorar; arkadaşı da, “Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin demedim mi?” diye uyarıda bulunur. Hz. Mûsâ (a.s.) özür dileyip yolculuğa devam etmelerini ister. Sâlih kul, birinci ve ikinci olaylardan sonra Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ricasını kabul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler; bu arada söz konusu hadiselerle ilgili olarak davranışlarının sebeplerini de anlatır ve bunları Allah’ın emriyle yaptığını söyler
(Kehf Suresi)18 /60-82).
2022 OAKM MUHARREM CEMİ
Osnabrück ve Çevresi Alevi Kültür Merkezi
CEMDE 12 Hizmet" Görevlileri Şunlardır:
1) MÜRŞİT: Cemi yöneten kişidir. İnsanı kamildir. Hz. Muhammet, Hz. Ali veya Hünkar Hacı Bektaş Veli makamlarını sembolik olarak temsil eder. Onların adına cemde bulunur. İkrar alır. Nasip verir. Mürşitlik, dedelik kurumunun en üst makamıdır. Kendisinin soyunun Hz. Ali'ye dolayısıyla Hz. Muhammet'e dayandığına inanılır.
2) REHBER: Mürşide, dedeye yardımcı olan kişidir. Yol ve erkan konusunu iyi bilen, yol gösterendir.
3) GÖZCÜ: Cemde rehberin yardımcısıdır. Cemin düzenini sağlar.
4) ÇERAĞCI: Cem evinin aydınlanmasından sorumludur. Bazı yörelerde "delilci" de denilir.
5) ZAKİR: Cemde, dede bağlama çalmazsa, bağlama çalıp nefes, duvaz, mersiye okuyan görevlidir.
6) SÜPÜRGECİ: Cemevinin temizliğinden sorumludur.
7) BEKÇİ (Kapıcı) : Cemevinin dış güvenliğini sağlar.
8) KURBANCI-LOKMACI: Cemevindeki kurban ve lokma işleri ile ilgili görevlidir.
9) SAKA: Cemevinde, su, şerbet, dolu sunan görevlidir.
10) PERVANECİ: Cemevinde "semah" görüldüğü zaman ilgili hizmet görevlisidir. (veya Görevlileridir)
11) PEYİKÇİ: Cemden önce ve cem esnasında haberleşmeyi sağlayan görevlidir.
12) MEYDANCI: Ceme katılanlara yer gösteren, meydan görevlerini yapan, meydanevi yani cemevinin hizmet görevlilerinden birisidir
Ğerçeğe Hüüü!!
RESİMLERLE OSNABRÜCK-A.K.M ETKİNLİKLERİ
UNESCO 2021 HACI BEKTAŞ VELİ VE YUNUS EMRE ANMA YILI
RESİMLERLE HACI BEKTAŞDAKİ KUTSAL YERLER
- Ara,bul.
- Kadınları okutunuz.
- İncinsen de, incitme.
- Murada ermek sabır iledir.
- Doğruluk dostluk kapısıdır.
- Araştırma açık bir sınavdır.
- Eline, beline, diline sahip ol.
- Her ne ararsan kendinde ara.
- Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.
- Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
- Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
- Okunacak en büyük kitap insandır.
- İnsanın cemali sözünün güzelliğidir.
- Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız.
- Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
- İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
- Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
- İlim,hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
- Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.
2021 YASI MATEM ORUCU ERKANI
2021- YASI MATEM MUHARREM CEMi
Muharem Ayı ne anlama Gelir
Muharrem ayı, bütün Aleviler için yas ayıdır.
Aleviler, Muharrem ayında kimi yerlerde (Caferiler ) 10, kimi yerlerde de on iki İmamlar için 12 gün (Anadolu Alevileri) veya 15 Gün oruç Tutarlar. Üç Gün Tutulan oruc Muharem Ayı Başlamadan Şehit olan Hz.Hüseynin Amcasının oğlu Müslüm Akil ve iki oğlu için oruç tutulur. 10 Ekim 680’de Kerbela’da Yezit tarafından öldürülen İmam Hüseyin ve 71 kişi için tutulan oruç aslında bir yas ibadetidir ve İmam Hüseyin şahsında bütün mazlumlara adanır.
Aleviler, Hz. Ali ile Muaviye arasında, sonra onların oğulları olan İmam Hüseyin ile Yezid arasındaki mücadeleye basit bir “iktidar kavgası” olarak bakmazlar. Aleviler için bu mücadele asıl olarak mazlum ile zalimin mücadelesi olduğu gibi, özgürlükle esaretin ayrışmasını da simgeler. Çünkü İmam Hüseyin, haksızlığa tavır almış, canı pahasına Yezit’e biat etmemiştir. Bundan dolayı da, Aleviler için, Hz. Ali ve oğlu İmam Hüseyin mazlumluğun, direnişin ve adaletin, Muaviye ve oğlu Yezid ise zalimliğin sembolleridir. Bilimsel olarak ele alındığında bu oruç insanlığın en kadim matemlerinden biridir…
HÜNKAR DAN ÖRNEK SÖZLER
ELİNE BELİNE DİLİNE SAHİP
İLİMDEN GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR.
HARARET NAR DADIR SACDA DEGİLDİR
KERAMET BAŞTADIR TAC,DA DEĞİLDİR
HER NE ARAR İSEN KENDİNDE ARA
KUDÜS,TE MEKKE,DE HACDA DEGİLDİR!!!
HÜNKAR HACI BEKTAŞI VELİ
Âşık Mahzunî Şerif
Âşık Mahzunî Şerif (d. 17 Kasım 1940; Afşin, K.maraş - ö. 17 Mayıs 2002; Köln, Almanya) Türk Halk Ozanı. Asıl ismiyle Şerif Cırık, mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif, 1940'ın başlarında Kahramanmaraş iline bağlı Afşin'in Berçenek Köyünde doğar. İleride 'Pir Sultanların' ölümsüzlüğünün en büyük kanıtlarından biri olacaktır. 1956 yılında Berçenek'e gelen ilk okuldan mezun olur. Berçenek'in okulsuz yıllarında, Elbistan'ın Alembey Köyü'nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur'an eğitimi almış, Eski Türkçe okumuş ve yazmıştır. 1957 yılında Mersin Astsubay Okulu'na gider. 17 yaşındayken babasının zoruyla dayısının kızı Emine ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olsa da Mahzuni bu evliliği bir mektupla bitirir. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu' nu başarıyla bitirir. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi'ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğu için ordudan ihraç edilir. 1961'de Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanışır. Bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adlı üç çocuğu olur. Bu yıldan itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yapar. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu olur. 1971'de Mahzuni üçüncü eşi Fatma Hanım'ı görür beğenir sever ve evlenir. Bu evliliklerinden Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocukları olur. Aynı yıl gerçekleşen askerî darbeden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti nin Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarına kıymasına dayanamayıp 'Erim Erim Eriyesin' türküsünü patlatmasından dolayı hemen tutuklanıp dört ay cezaya çarptırılır. Tahliye olur ve yeniden tutuklanır. 1972'de Gaziantep'deki evi kundaklandı. Ozanmız'ın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor. 1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara'da Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanır. 1962 - 1988 sürecinde defalarca saldırıya uğrar, evi yakılır, mahkemelik olur, tutuklanır, hapse atılır, dövülür, dişleri sökülür... 1989 -1991 yılları arasında 'Halk Ozanları Derneği' genel başkanlığını yapmıştır. 1997 yılının haziran ayında Almanya'da beyin kanaması geçirip, Almanya'nın Ulm Şehrinde tedavi görür. 1998 yılında, 58 kaset sahibi olan Ozanımız, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı aldı. Bir çok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okunmuştur. Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan Ozanımız'ın, Bektaşı Kültürünün ve Anadolu Ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. 2001 yılının başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında, günümüzün Pir Sultan'ı Âşık Mahzunî Şerif, bir kez daha ölümü yenmeyi başardı. Ve aynı yılın kasım ayında kendisine, ''Elhamdülüllah Kızılbaşım ve Laikim. Ben değil yedi sülalem kızılbaştır. Bir suç varsa oda dedemdedir! " dediği için, DGM tarafından dava açıldı. Duruşma 27. 12. 2001 tarihinde DGM'de yapıldı. Halk şiirine ve türkülerine ömrünü veren Âşık Mahzuni, 62 yıllık ömrüne; 453 plak, 58 kaset ve yayınlanmış 8 kitap sığdırmıştır. Ayrıca TRT tarafından hazırlanmış iki belgeseli vardır. 2002 Mayıs ayının 17'si Mahzuni Severler için kara bir gün: Evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Değerli Ozanımız 62 yaşında Almanya'nın Köln Şehrinde hayata gözlerini yumdu. Şu an son ikâmetgâhı olan Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede huzur içinde yatıyor.
KIZIL DELİ (SEYİT ALİ SULTAN)
Kızıl Deli, Alevilik ve Bektaşilikte önemli kişilerden birisidir. Adı her Alevi-Bektaşi’ce sıkça kullanılır. Buna karşın yaşamıyla ilgili belirsizlikler hala sürmektedir. Hacı Bektaş Çelebileri, Kızıl Deli Sultan’ı Hacı Bektaş’ın Kadıncık Ana’dan doğmuş öz oğlu olarak yansıtırlar.
Çelebiler böyle söylerken Hacı Bektaş Veli’nin Babagan kolu olarak bilinen kesimler olayı bir başka şekilde anlatmaktadır. Burada söylenenler daha çok Seyit Ali Sultan’ın Hacı Bektaş’ın manevi oğlu olduğu yönündedir. Kızıl Deli’yi Hacı Bektaş Veli’nin yol evladı olduğunu ileri sürerler.
Kızıl Deli Sultan’a ait birçok söylence ve menkıbeler anlatılır. Anlatılan menkıbelerden birisi şöyle özetlenir. Dimetoka’da dergahını kurmuş olduğu Karadeniz Nehri kenarında uzun müddet kalmış, burada talipleri çoğalmış, hatta doksan yaşlarına kadar burada mekan tuttuğu söylenir. Burada bulunduğu sürece de evlenmiş, evlendiğinde doksan yaşlarında imiş, bu evlilikten Balım Sultan dünyaya gelmiş. Balım Sultan’ın annesi Bulgar kızıymış.
Söylenceler her ne olursa olsun Kızıl Deli Sultan, diğer adıyla da Seyyit Ali Sultan, Bektaşi Alevi gerçeğinde yaşamış bir kişiliğe sahiptir. İster Horasan’dan ister Bulgaristan taraflarından gelsin durum onun gerçek yaşamını değiştirmiyor.
Alevi Bektaşi şairleri şiirlerinde Kızıl Deli Sultan’dan sıkça söz ederler. Onu Aleviliğin büyük pirlerinden sayarak ,hürmet ve saygıyla anarlar.
BEKTAŞİ FIKRALARI
PEŞİN
NAMAZ
Hoca ile Bektaşi birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca:
-Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya.
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam.
Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş:
-Yahu bu ne uzun namaz böyle?
-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onlarıda kıldım! Demiş hoca.
Yola koyulmuşlar, bir müddet sonra mola verdiklerinde bu kez namaz kılmak için Bektaşi müsaade istemiş ve başlamış namaza.
Ama ne namaz, bitmiyor! Sonunda hoca dayanamamış :
-Erenler, senin namaz da uzun sürdü!
-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım! Diye cevaplamış Bektaşi.
Hoca şaşırmış:
-Yahu olur mu böyle şey?
Bektaşi gülmüş:
-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?
İTİBAR
Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:
Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.
Bektaşi gülümseyerek:
-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.
OLMAYAN
ŞEY
Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:
-Ey ulu tanrım, bana bol bol şarap ver. Diye dua etmiş.
Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:
-Rabbim bana iman ver. Diye dua etmiş.
İki duayı da işiten hoca Bektaşi'ye dönmüş:
-Bak herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun? demiş.
Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp:
-Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister. Demiş.
BİR GÜN FAZLA
TUTMUŞ
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! Demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşi’ye sorulunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş :
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
Osnabrück Alevi Kültür Merkezi Muarem Ayı Oruç Açma
Erkanı
CEM,DE İKRAR VERME
Alevi-Bektaşi inancına talip olan kişinin bilerek ve gönülden inanıp, bir
CEMde toplum ve Pir/dede huzurunda dile getirmesi ve patrikte uymaya çalışması gereken bir ikrar-namesi vardır.
Bu kısaca: Hak-Muhammed-Ali- Hünkar Bektaşi Veli kamili insanlık yoluna talip, Elime Dilime Belime sahibim, olsun cemi canlar, şahid-Allah..) şeklindedir.
Ayrıca bunun dışında veya bununla beraber bazı bölgelerde, Aleviler ikrar cemi esnasında, İslam’daki kelimeyi şahadete, (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve
rasülüh)’ benzer bir ikrar nameyi kendi inançlarına uygun olarak şu şekilde söylerler ‘Aleviler
La ilahe illallah Muhammenden Resulullah Aliyen Veliyullah, Veliyen Aliyullah,
mürşidi kamiliullah, hakkımızın hayırlısını sen ver Allah Eyvallah’’.
Bugün inanca mensup birine Alevilik ikrar inancı ne diye sorulduğunda, öncelikle Eline Diline Beline sahip olmak der. Bu deyim Alevi ikrar ve inancının
temelini oluştururu ve aynı zamanda Alevilerin uyması gereken en temel etik/ahlaksal kuraldır.