HIZIR ALEYHİSSELAM

 HIZIR KİMDİR
 
Efsanevi bir kişiliğe sahip Hızır hakkında başka toplumlar arasında olduğu gibi Aleviler arasında da birçok söylenti bulunmaktadır. Hızır’ın zor durumda olan kişilerin yardımına yetiştiğine inanılır.
Alevilikte bunu anlatan “Yetiş Ya Bozatlı Hızır” gibi sözler sıkça kullanılır. Alevi Ozanlarının deyişlerinde de Hızır önemli yer tutar.Hıdırellez ya da Hıdrellez, Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu'da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir
Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
Alevilerin Hızır orucu tutmalarının kaynagı   Hasan la Hüseyin Hasta olurlar Hz.Muhammede Danışırlar ve Hz.Peygamberin Tasviyesi Üzerine Hz.Ali ve Hz.Fatıma nın Üç gün oruç tutarlar. Bu Kuran Kerim Kaynaklıdır. İnsan Suresi (Dehr) 8-9 Ayetleri  Ehlibeytin Üç günlük orucu için inmiştir.

 

Hz. Ali ve Hz. Fatma'nın çocuklarının hastalanmaları üzerine üç gün oruç tutmaları ve her üç günde de tam oruçlarını açacakları sırada birden kapılarına dayanıp onlardan yardım isteyen yetime,yoksula ve esire Yiyeceklerini vermişlerdir. üç gün su ile oruçlarını açmışlardır.  (farklı kişiler görünümünde her defa gelen Hz. Hızır'dır ve Hz. Ali ile Hz. Fatma'yı sınamaktadır). Ehlibeytin bu Davranışı Allah tarafından övülmüş ve

yukarıda belirtilen İnsan(Dehr) Suresi,nin 8 ve 9 Ayetleri Nazil olmuştur (inmiştir) 

 

Bu iki olay bize Hızır orucunun bir şükür orucu olduğunu gösteriyor.

Bir şükür orucu olan Hızır orucu aynı zamanda Hz. Hızır'ın şahsında yüce Yaratıcıdan bereket ve rahmet istemenin, esenlik ve kurtuluş dilemenin, dostluk ve dayanışma talep etmenin, paylaşım ve kardeşlikte buluşmanında orucudur.

Muhammedi candan sev ki
Aliye selman olasın
Ehl-ı beyte gönül ver ki
Aliye selman olasın

Muhammedi hazır bil ki
Can hakka nazır bil ki
Her gördüğün hızır bil ki
Aliye selman olasın

Muhammede gönül kat ki
Gah deyip rehbere yet ki
Bir gerçekten etek tut ki
Aliye selman olasın

Hasan ıle girdim ceme
Hüseyin sırrımı deme
Müsahipsiz lokma yeme
Aliye selman olasın

Zeynel, bakır, cafer, kazım
Irızaya bağlı özüm
Hatırı kırma şahvazım
Aliye selman olasın

Takiye nakiye eriş
Askeride biter her ış
Mehdi sıratına karış
Aliye selman olasın

Hatayim özünü ırma
Bir gerçekten sözün ırma
Her ademe sırrın verme
Aliye selman olasın

Allah allah allah allah
Aliye selman olasın...

 

 

Ali’yi seversen eylen dur turnam
Gönlünde kibiri silde öyle gel
Bu aşkın narına yanmak dilersen
Rehberin eteğin tutta öyle gel

Hızır ile yoldaş olayım dersen
Dertlerine derman bulayım dersen
Hak ile Hak olup gelmek istersen
Coşa gelde çarka girde öyle gel

 

Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.

Ali’yi seversen eylen dur turnam Gönlünde kibiri silde öyle gel Bu aşkın narına yanmak dilersen Rehberin eteğin tutta öyle gel Hızır ile yoldaş olayım dersen Dertlerine derman bulayım dersen Hak ile Hak olup gelmek istersen Coşa gelde çarka girde öyle gel

Kaynak : http://turkulerimiz.biz/turku_sozleri-6160-Yaradan-askina-bir-semah-eyle-sozleri.html#.WJW75_K7JRs
Copyright © turkulerimiz

 

KUR’AN-I KERİM’DE HIZIR ALEYHİSSELÂM

Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçmemekle birlikte müfessirler tarafından Hz. Hızır’a ait olduğu kabul edilen Kehf sûresindeki kıssa özetle şöyledir: Hz. Mûsâ (a.s.) genç adamına iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verdiğini söyler, bunun üzerine beraberce yola çıkarlar. İki denizin birleştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutulmuş balığı bir kenarda unuturlar, balık da canlanarak denize atlar. Bir müddet sonra Mûsâ (a.s.) genç adamına azığı getirmesini söyler; fakat genç adam olup biteni hatırlayarak daha önce bunu Hz. Mûsâ’ya (a.s.) bildirmeyi unuttuğu için üzüntüsünü dile getirir.

Bunun üzerine Hz. Mûsâ (a.s.) aradıkları yerin orası olduğunu söyler ve geriye dönerler. Burada kendisine Allah tarafından “rahmet ve ilim” verilmiş olan sâlih bir kul ile karşılaşırlar. Hz. Mûsâ (a.s.), sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesi için onunla arkadaş olmak istediğini söyler; Kur’an’ın adını bildirmediği bu kişi, iç yüzüne vâkıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe sabredemeyeceğini belirtirse de Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ısrarı üzerine, meydana gelen olaylar hakkında açıklama yapmadıkça kendisine soru sormaması şartıyla teklifi kabul eder. Hz. Mûsâ’nın 8a.s.) bu şarta uyacağına dair söz vermesi üzerine yolculuğa başlarlar.

Bu zat önce bindikleri gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür, daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı kendilerini misafir etmediği halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir. Bu üç olayın her birinde Hz. Mûsâ (a.s.) arkadaşına davranışının sebebini sorar; arkadaşı da, “Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin demedim mi?” diye uyarıda bulunur. Hz. Mûsâ (a.s.) özür dileyip yolculuğa devam etmelerini ister. Sâlih kul, birinci ve ikinci olaylardan sonra Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ricasını kabul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler; bu arada söz konusu hadiselerle ilgili olarak davranışlarının sebeplerini de anlatır ve bunları Allah’ın emriyle yaptığını söyler

(Kehf Suresi)18 /60-82).