Adı | İmam Hasan |
Unvanı (takma adı) | Mücteba (seçilmiş, seçkin) |
Anası | Fatma (Hz. Muhammed`in kızı) |
Babası | Hz. Ali |
Doğum yeri ve tarihi | Medine, 624 |
Çocukları | İsimleri Abdullah, Kasım, Bakır ve Zeyd olmak üzere dört çocuğunun olduğu biliniyor. |
Şehadet tarihi | Medine, 670 |
Türbesi | Medine`de |
Şehadet sebebi | Eşi Cude tarafından, Muaviye’nin teşviki ile zehirlettirildi. Cude`nin annesi Ebu Bekir`in kız kardeşidir. |
Hz. Ali’nin Fatma’dan doğan ilk oğludur. Hasan ismini Hz. Muhammed koymuştur. Hasan ismi daha önceleri araplarda yoktu. Hz. Muhammed oğullarım dediği İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i çok severdi onlarla şakalaşır ibadet sırasında bile sırtına çıkmalarına müsade ederdi. İmam Hasan simasıyla dedesine çok benzerdi. Hz Muhammed bir çok hadisinde torunlarının kutsallığından bahsetmiştir.
İmam Hasan sıffın şavaşında babasının yanında idi. Hüseyin’le birlikte fiilen şavaşa katıldıklarını gören Hz Ali “…tutun şunları ben bu ikisiyle soluk alıyorum şehid olurlarsa Resullahın ve benim neslim kesilir..” diyerek onları şavaş alanından çıkartmıştır.
Görüldüğü gibi Hz. Ali de Hz Muhammed’in soyunun İmam Hasan ve İmam Hüseyin’le yürüyeceğine işaret etmiştir. Hz. Muhammed’in erkek evladı olmadığından kızı Fatma ile Hz. Ali’den gelenleri kendi soyu olarak kabul etmiştir.
Sıffın şavaşından sonra Hz. Ali uzun bir vasiyet name bırakarak kendinden sonra imamlığının Hasan’a intikal edeceğini bildirmiştir.
İmam Hasan bilgili ve alçak gönüllü birisiydi. Irak`lıların Halife ilan ettikleri halde (tuzak kurma maksadıyla), İmam Hasan bir anlamda, Muaviye ve taraftarları olan Emeviler, İslamiyet içerisinde yarattikları fitnelik ve düşmanlıklardan ve kötülüklerden belki vazgeçerler düşüncesiyle, Muaviye`yle anlaşma yolunu tercih etti.
Diğer bir anlamda da: “… Muaviye, bizi öyle bir işe çağırıyor ki, onda ne bir yücelme var, ne bir adalet. Ölümü göze alıyorsanız, teklifini reddedelim; Yaşamayı istiyorsanız, kabul edelim; hangisine razıysanız bildirin…”
Bu hitabeye karşı İmam Hasan’ın etrafında bulunan toplum, her yandan bağrışarak, yaşamayı, uzlaşmayı istediklerini bildirdiler.
İmam Hasan sonradan buyurmuşlardı, ‘‘..Ben bu işi Muaviye’ye teslim etmezdim; fakat yardımcı bulamadım. Yardımcı bulsaydım, gecemdede onunla şavaşırdım… gündüzümde de. Sonunda, Allah benimle onun arasında hükmederdi…”
Hz. Hasan`la Muaviye arasında yapılan anlaşma:
- Halkın, Allah`ın kitabına ve Hz.Peygamberin sünnetine uygun olarak idare edilmesi;
- Ali evlatlarına ve taraftarlarına (Alevilere) hiç bir suretle kötülükde bulunulmaması;
- Ali evlatlarına ve taraftarlarına kötü söz söylenilmemesi;
- Cemel ve Sıffın savaşında şehid olanların evlatlarına maddi destek sağlanılması;
- Muaviye`nin kendisinden sonra, yerine kimseyi halife yapmaması..
Muaviye, uzlaşma yazılıp taraflar ve imzaladıktan sonra Nuhayle`ye gitti; orada okuduğu hutbede, „…Ben Hasan`la bazı şartlara uyacağımı vaadederek uzlaştım; ama o şartların hepsi de ayağımın altında; onların hiç birini yerine getirmeyeceğim…” Ve dediğini de yaptı.
Anlaşmadan sonra İmam Hasan ailesini toplayarak medineye döndü. Muaviye, sözleşmenin hiç bir maddesine uymadı. İmam Hasan’ın karısı Cude’ye bin dirhem altın vererek ve oğlu Yezide almayı vaad ederek, İmam Hasan’ı zehirletti.
İmam Hasan’ı dedesi Hz. Muhammed’in yanına defnetmek istiyorlardı; bunu haber alan Mervan emrindeki kuvvetlerle yolu kesti. Ayşe’de Mervanı destekliyerek, İmam Hasan Baki mezarlığında (Medine’de) toprağa verildi.
İmam Hasan en çok seçilmiş anlamına gelen ( Mücteba) lakabı ile anılırdı.
Dest-i girimizdir İmamı Hasan
Hüseyn’i Kerbela Şah-ı Şehidan
İmam Zeynel İmam Bakır eleman
İnsan-ı kamil’den ayırma bizi
Sıdkı Baba