Hz. İmam Cafer Sadık’ın (as) Kısaca Biyografisi

 

Adı: Cafer.

 

Lakapları: Sadık

 

Künyesi: Ebu Abdullah

 

Babası ve Annesi: İmam Muhammed Bakır (a.s), Kasım b. Muhammed b. Ebubekir’in kızı Ümmü Ferve.

 

Doğumu: Hicretin 83. yılı, Rebi’ul-Evvel ayının 17’sinde Medine’de dünyaya geldi.

 

Döneminin Halifeleri: Yezid b. Abdulmelik (9. Emevi halifesi), Saffah (Abbasî halifelerinin evveli) ve Mansur Devanikî.

 

İmamet Süresi: 34 yıl (114-148)

 

Şahadeti: Hicretin 148. yılı, Şevval ayının 25’inde, 65 yaşında Mansur Devaniki’nin emriyle zehirlenerek Medine’de şahadete erişti.

 

Mezarı: Medine-Baki Mezarlığı.

 

Yaşam Dönemi:

 

1) İmametten önceki dönem, 41 yıl (83-114).
2) İmamet dönemi, 34 yıl (114-148). Bu dönem Şiiliğin yaygınlaştığı bir dönemdir. İmam Sadık (a.s) Beniümeyye’yle Biniabbas’ın savaşmasından ortaya çıkan fırsattan yararlanarak geniş bir şekilde ilim havzaları teşkil etti, dört bin öğrenci yetiştirdi ve ilahî maarifi ihya ile mektebin istikrarını sağlamış oldu.

 

Çocukları:

 

1-İsmail

 

2-Abdullah

 

3-Ümmü Ferve. Bu üçünün annesi İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın oğlu Hüseyin’in kızı Fatıma idi.

 

4-İmam Musa Kazım

 

5-İshak

 

6-Muhammed. Bunların annesi de Ümmü Veled idi.

 

7-Abbas

 

8-Ali

 

9-Esma

 

10-Fatıma. Bunlar da bir anneden dünyaya gelmişlerdir.

 

 

 

Hz. İmam Caferi Sadık’ın (as) Hayatı

 

 

 

Sadık lakabıyla meşhur olan İmam Cafer b. Muhammed (a.s), Beşinci imam Muhammed Bakır,ın oğludur. Hicretin 83. yılında dünyaya geldi ve (Şia rivayetlerine göre) 148. yılında Abbasi halifesi Mansur’un emriyle zehirletilerek şehit edildi.[1]

 

Altıncı imamın imameti devrinde, İslam ülkelerinde çeşitli kıyamlar özellikle Ümeyye oğullarının hükümetini yıkma amacıyla düzenlenen kıyamlar, Ümeyye oğullarını hilafetten düşürüp, soylarını kesmekle sonuçlanan kanlı savaşlar ve beşinci imamın yirmi yıl İslam ve Ehl-i Beyt öğretilerini yayması sonucunda meydana gelen ortam, altıncı imama İslami bilgileri yaymak için daha münasip bir zemin hazırladı.

 

Altıncı İmam, Ümeyye oğulları hilafetinin son zamanlarına ve Abbas oğulları hilafetinin ilk zamanlarına rastlayan imameti devrinde hazırlanan fırsatları elden kaçırmayıp dini öğretileri geniş alanda yaymaya başladı. Çeşitli akli ve nakli fenlerde bir çok ilmi şahsiyetler eğitti. Bunların başlıcaları şunlardır: Zürare, Muhammed b. Müslim, Mümin-i Tak, Hişam b. Hakem, Eban b. Teğlib, Hişam b. Salim, Hüreyz,-i Kelbi Nessabe, Cabir b. Hayyan-i Sufi (kimya alimi) hatta Ehl-i Sünnet alimlerinden olan Süfyan-ı Sevri, Hanefi mezhebinin reisi Ebu Hanife, Kadı Sekuni, Gazi Ebu’l-Bahteri vs onun öğrenciliğini yapmakla övünüyorlardı. (Hazretin eğitim merkezinden dört bin mühaddis ve bilginin mezun olduğu meşhurdur.)[2]

 

Beşinci ve altıncı imamdan rivayet edilen hadislerin sayısı Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) ve diğer on imamdan aktarılan hadislerden daha çoktur.
Ancak İmam Sadık (a.s) imametinin son yıllarında Abbasi halifesi Mansur’un baskılarına maruz kalarak zor günler geçirdi. Ümeyye oğulları tarafından Şii seyitlere yapılmayan zulümler Abbasiler eliyle yapıldı. Onun emriyle Şiiler grup grup yakalanıp, karanlık hapislerde işkencelerle hayatlarına son verildi. Bir kısmının başını kesip bir kısmını diri diri toprağa gömdürdü. Bazılarını binaların temeline yahut duvarların arasında bırakarak saraylar yaptırdı.

 

Mansur, altıncı imamın Medine’de yakalanmasını emretti. (Daha önce Abbasi halifesi Seffah’ın emriyle de yakalanıp Irak’a götürülmüştü. Ondan daha önce beşinci imamla birlikte Dimeşk’e götürülmüştü).

 

Bir süre imamı göz altında sakladılar. Defalarca onu öldürmek istediler ve ihanetler ettiler. Bilahare Medine’ye dönüş iznini verdiler. İmam Medine’ye döndü. Denilebilir ki geri kalan ömrünü takiyye ve inzivada geçirdi. Sonunda Mansur’un emriyle zehirlenip şehit edildi.[3]

 

Mansur, imamın şahadet haberini alınca Medine’deki valisine mektup yazıp “Başsağlığı dilemek amacıyla İmamın evine git, vasiyetnamesini oku, vasi olarak tanıttığı kimsenin mecliste başını vur” emrini verdi. Elbette Mansur bu oyunla imamet meselesine son vermeği ve Şia adını kökten silmeği amaçlıyordu. Fakat Medine valisi vasiyeti okuyunca Halifenin planının tam tersine beş kişinin vasi tayin edildiğini gördü. Bunlar, Halifenin kendisi, Medine valisi, büyük oğlu Abdullah Efteh, küçük oğlu Musa ve Hamide idiler. Böylece Halifenin planı suya düşmüş oldu.[4]
_________________

 

[1]- Usul-u Kafi, c.1, s.472. Delail-ul İmame, s.111. İrşad-ı Müfid, s.254. Yakubi Tarihi, c.3, s.119. Fusul-ul Mühimme, s.212. Tezkiret-ul Havas, s.346. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.280.

 

[2]- İrşad-ı Müfid, s.254. Fusul-ul Mühimme, s.204. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.247.

 

[3]- Fusul-ul Mühimme, s.212. Delail-ül İmame, s.111. İsbat-ül Vasiyye, s.142.[4]- Usul-u Kafi, c.1, s.310.

 

İmam Cafer Sadık’ın (as) İlmi Azameti

 

 

 

İmam Sadık’ın (as) yüceliğine dair çok sayıda kanıt mevcuttur. Tüm şia ve sünni alimleri bunu kabul etmektedir. Büyük alimler ve fakihler Hazretlerinin ilmi azameti karşısında saygıyla eğilerek ilmi üstünlüğünü övmüşlerdir.

 

 

 

Hanefi mezhebinin ünlü lideri “Ebu Hanife”: Ben Cafer b. Muhammed (İmam Sadık)’den daha bilginini görmedim, diyordu.[1]

 

<<<< Yine diyordu ki: “Mansur” (Devaneki); “Cafer b. Muhammed”(İmam Sadık)’i ihzar ettiğinde beni çağırıp: Halk Cafer b. Muhammed’e hayrandır, onu altetmek için bir takım zor meseleler düşün, dedi. Ben kırk tane zor mesele hazırladım. Mansur “Hayre-Hıyre”de olduğu bir gün beni ihzar etti. Meclisine girdiğimde Cafer b. Muhammed’in Mansur’un sağında oturduğunu gördüm. Onu gördüğümde azamet ve ululuğu beni öyle etkiledi ki, Mansur’u gördüğüm de hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Selam verdim, Mansur’un işaretiyle oturdum. Mansur, (İmam) Cafer’e dönerek: Bu Ebu Hanife ‘dir, dedi. Onu tanıyorum, diye cevapladı (İmam Sadık). Sonra Mansur bana dönerek: Ey Ebu Hanife! Meselelerini Ebu Abdullah (Cafer b. Muhammed) ‘a sorabilirsin, dedi. Ben meselelerimi birer birer sormaya başladım. Sorduğum her mesele hakkında: Bu konuda sizin inancınız şudur, Medinelilerin inancı şöyledir ve bizim inancımız böyledir, buyuruyordu. Bazı konularda bizimle, bazı konularda Medinelilerle aynı görüş sergiliyordu. Böylece kırk meselenin tamamını sordum hepsini de yanıtladı. Konuşmasının bu noktasında Ebu Hanife, İmam Sadık (a.s)’ı işaret ederek: O; halkın en bilgini, fetvalarda ve fıkhi meselelerde halkın ihtilafını en iyi bilen kişidir, dedi.[2] >>>>

 

Maliki Mezhebi’nin lideri “Malik” diyor ki: Bir süre Cafer b. Muhammed’in yanına gidip geliyordum. Yanına her gittiğimde; onu ya namaz kılıyor, ya oruç tutuyor veya Kurân okuyor, görüyordum. Abdestsiz hadis söylediğini hiç görmedim.[3] İlim, ibadet ve takvada Cafer b. Muhammed’den daha üstününü hiç bir göz görmemiş, hiç bir kulak duymamıştır. Ve hiç bir beşer böyle birisini hatırlayamaz.[4]

 

“Şeyh Müfid”bu konuda şöyle yazıyor: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki, bütün halkın dilinde söylenir olmuş, ünü her yere yayılmıştır. Aile efradının hiç birisinden ondan nakledildiği kadar ilim ve bilgi nakledilmemiştir.[5]

 

İbni Hacer Haytemi yazıyor ki: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki; bütün herkesin virdi olmuş ünü herkese yayılmıştı. Yahya b. Saîd, ibni Carih, Malik, Süfyan-ı Sevrî, Süfyan b. Uyayne, Ebu Hanife, Şo’be ve Eyyüb Sicistani gibi meşhur (Hadis ve fıkıh) alimleri ondan (İmam Sadıktan) bir çok rivayet nakletmişlerdir.[6]

 

Üçüncü asrın ünlü alimlerinden “Ebu Behr Cahiz” diyor ki: Cafer b. Muhammed’in ilmi ve bilgisi bütün dünyayı doldurmuştur. Ebu Hanife ve Süfyan-ı Sevri’nin onun öğrencisi oldukları söyleniyor ve bu ikisinin onun öğrencilerinden olması ilmi yüceliğini isbat etme hususunda yeterlidir.[7]

 

“Seyyid Emir Ali”, Emevi hilafeti döneminde ortaya çıkan mezhebi fırkalar ve felsefi eğilimlere değinerek şöyle yazıyor:

 

Dini görüşler ve fetvalar sadece seyyidler ve Fatimi şahsiyetler nezdinde felsefi renk edinmişti. O dönemde ilim yayılmaya başlamış, tartışma ve araştırma ruhu harekete geçirmiş, tüm toplantılarda felsefi konuşmalar, tartışmalar revaç kazanmıştı. İtiraf etmek gerekir ki; bu fikir hareketinin öncülüğünüde Medine’de çiçek açmaya başlayan ilmi havza üstlenmişti. Bu havzayı Ebu Talib oğlu Ali torunlarından “Sadık” lakabıyla anılan İmam Cafer kurmuştu. O, faal bir araştırmacı ve büyük bir düşünürdü. O dönemin tüm bilimlerini en iyi bilen biriydi ve İslam’da temel felsefi okullarını ilk kuran odur.

 

Onun ders toplantılarına, sadece; sonraları fıkhi mezhepler kuran kimseler katılmıyordu, uzak illerden, filozoflar ve felsefe öğrencileri de bu derslere katılıyordu. “Basra” felsefe okulunun kurucusu “Hasan Basri”, Mu’tezile mezhebi kurucusu “Vasıl b. Âta”da İmam Sadık (a.s)’ın öğrencilerinden olup onun ilmi pınarlardan, kana kana sîrab olmuşlardır.[8]

 

Ünlü tarihçi “İbni Hallikan” da şöyle yazıyor:
O (İmam Sadık), İmamiye mezhebinin on iki imamından biri olup Peygamber (s.a.a) ailesinin büyüklerindendir. Sözlerinin dürüstlüğü, doğruluğu sebebiyle kendisine “Sadık”diyorlardı. Onun fazilet ve ululuğu açıklamaya gerek duyulmayacak kadar meşhurdur. Ebu Musa, Cabir b. Hayyan Tarsusî onun talebesiydi: Cabir, bin yapraktan (iki bin sahife) ve beş yüz risaleden oluşan ve tümüyle Cafer Sadık’ın öğrettiklerini içeren bir kitap yazmıştır.[9]

 

————————

 

[1] Tezkiretü’l-Hifaz, Muhammed Şemseddin Zehebi, Beyrut Baskısı, C.1, S.166.
[2] Beharü’l-Envar, Meclisi, C.47, S.217 – el-İmamü’s-Sadık ve’l-Mezahibü’l-Erbaa Esed Haydar, Beyrut 2. Baskısı, C.4, S.335.
[3] Tehzib et-Tehzib, İbni Hacer Askalani, Beyrut 1. Baskı, C.1, S.88.
[4] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.53.
[5] el-İrşad, orijinal metni, S. 270, Türkçe Tercümesi, S.323.
[6] es-Sevaikü’l-Muhrika, Kahire 2. Baskı, S.201.
[7] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.55.
[8] Muhtasari-l Tarihi’l-Arab, Âfif el-Baalbekki, Beyrut 2. Baskı, 1967, S.193.
[9] Vefiyatü’l-A’yan, Tahkik; Dr. İhsan Abbas, C.1, S.327.

 

Kaynak: Ehli-beyt.org