Alevilik'te Hızır İnancı ve Bozatlı Hızır       

Hızır, bugün oldukça geniş bir coğrafyada dara düşenlerin, ezilenlerin, karda tipiye tutulanların, denizde boğulmak üzere olanların, işkence görenlerin, hastaların, fakirlerin, “yetiş imdadıma ya Hızır” diyerek çağırdıkları ortak bir isimdir. Ölümsüz olduğu bilinir.

   Hızır; Alevilere göre, kimi zaman bir melek, kimi zaman kurtarıcı ve yaratıcıdır. Alevi kızılbaşlar misafiri Hızır’la, Hızır’ı da Hz. Ali ile özdeşleştirmişlerdir. Hızır, Şâh-ı Merdan Ali’dir. Ya da Hz. Ali’nin insanlara anında yardımcı olması için gönderdiği yanıbaşımızdaki temsilcisidir. Özellikle Anadolu’daki Alevilerce Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Şah Kulu, Seyyit Battal Gazi, Hamza Baba, Pir Sultan Abdal ve Dersim’deki Düzgün Baba yada Munzur Baba Alevi önderleri de bazen Hızır olarak yada Hz. Ali’nin don değiştirmiş(yani beden değiştirmiş) hali olarak görülürler.Bunların mezarları veya ziyaret yerleri bunlar için kutsal olarak kabul edilir.

   Hızır, toplumsal yaşamda adalet ve güvencenin de sembolü olmuştur. Haksızlığa uğrayanların Hızır’a sığındıklarını görüyoruz.

   Hızır Anadolu insanı için her zaman doğru, çalışkan, her yerde hazır – nazır, adaletli, yardımsever, dar günde imdadına anında yetişen, Bilge, Ulu, Evliya veya Derviş’tir. Kısacası; Herkes biribirinin Hızır'ıdır ve Hızır'ı olmalıdır.

Hızır'ın adını her yörede insanlarımız farklı şekillerde de olsa genellikle; Boz Atlı Hızır, Kır Atlı Hızır, Al Atlı Hızır, şeklindeki isimlerle de çağırmaktadırlar.En bilinen ismi Bozatlı Hızır'dır. Hızır İnancı Mezoptamya ve Anadolu halkları ile İran halklarında benzer şekilde inanılır.  Bu halklar hem aynı coğrafya’ya ait olduklarından hemde aynı inancı yani bugün adına Alevilik dediğimiz inancın ortak inanan halkları oldukları için Hızır anmaları ve törenleride birbirine çok benzerlikler taşır. Takvim olarak Şubat ayı eski takvim dediğimiz ama aslında biz Alevilerin  kendi inançlarına uygun olarak geliştirmiş oldukları ve binlerce yıldır kullandıkları takvime göre yılın son ayıdır. (Herşeyimizi kendi özümüzden kopararak alıp yerine bizim inaçlarımıza hiç uymayan ve hatta çelişkilerle dolu şeylerle değiştirenler takvimi de eski takvimdir deyip bugünkü miladi takvime göre değiştirerek yok etmek istediklerinden bizlerde bu geleneksel inanç kültürümüze ait şeyleri ya zamanını unutarak terk ettik yada bize sunulan bizim inacımızdan hiç alakası olmayan hikayelerle kaybettik. Alevilikte kullanılan her kelimenin kendi geçmişi ile ilgili bazı anlamlar içerdiğini unutmamak lazım eğer biz o dili yada kelimeyi değiştirirsek o zaman inacımızı tamamiyle kaybederiz. Bunu bilen Alevi yada Kızılbaş düşmanları önce bizim adımızı değiştirip daha sonra inancımızdaki kelimelerle oynayıp bizim özümüzü boşaltmak istiyorlar buna modernleşme yada harf devrimi yada eskidir diye safça bizim ona inanmamızı istemektedirler. Bu bize yaptıklarına beyaz katliam diyoruz. Bunun Kerbela‘danda Sivasʼtan da daha kötü sonuçları vardır. Bu gün Alevilerin bir araya gelmemeleri ve bunu neticesinde de insanlarımızın kendi inancına yabancılaşması bundan dolayıdır. Bundan dolayı Hızır günleri, Şubat ayının ikinci haftasından başlayarak ta Newroz’a yani  21 Mart’a kadar yani eski takvime göre Yılbaşına kadar Hızır günleri olarak anılır. Bu ay Hızır orucunun üç gün tutulduğu ve sonunda da Cem yapıldığı bir aydır. Neden üç gün? Bunun nedeni Hızır günleriyle birlikte önce havaya sonra suya daha sonrada toprağa sıcaklık düşmesi olur buna halk dilinde Cemre denilir. Birer hafta aralıklarla meydana gelen bu olay için her haftaya bir gün olacak şekilde oruç tutulur. İnsanlar kışın sert soğuk ve fırtınalı günlerini terketmesi için bir anlamda tanrısal güç olarak kabul ettikleri Hızırdan yardım dilemek ve kendilerini sıkıntılı durumlara düşmemeleri için Hızır adına üç gün oruç tutarlar. Hızır denildiği zaman; darda, sıkıntıda, zorlukta, çaresizlikte kalanlara, çağırdıkları zaman hemen yardımcı olan; onların bütün müşkülâtlarını çözen; yer, zaman, mekân, uzaklık, yakınlık gibi ölçülerin dışında olan; yardımcı ve kurtarıcı melek olarak tasvir edilir. Özellikle Alevilerin yaşadığı  yörelerimizde kış aylarının zorluğu ile; ambarlarda Buğdayın azalmaya yüz tuttuğu; peynirin, çayın, şekerin, yağın, odunun, tezeğin, yakacağın, otun, samanın yavaş, yavaş bitmeye başladığı günler kış aylarının en sıkıntılı günleridir. Bu günlerde Bozatlı Hızır bütün bereketi ve yardımları ile çağrılır. Orucun sonunda da Hızır cemi yapılarak oruç tamamlanır. Ayrıca her oruç tutan can da kendi evinde Hızır lokması yaparak çevresindekilere dağıtır. Bu anlattığımız biçimiyle Hızır inancı ve orucu sadece Alevilere ait bir inançtır.

   Bunların dışında Hızır ile ilgili olarak, Tevrat’ta ve Kur’an’da da bazı ayetler Hızır’a ait olduğu söylenir. Bundan dolayı özellikle batı Anadolu’da Hıdırellez adı altında yapılan şenlikler bizim Alevilikteki Hızır inancından çok farklıdır. Bu şenliklerin zaten yapılış tarihide çok sonradır yani 6 Mayıs’ta yapılır ve Tevrat’ta, Kur’an’da  adları geçen ve peygamber oldukları tahmin edilen kişilerden Hz.Hızır toprağı Hz. Elyas ise suyu temsil ettiklerine inanılır ve her yıl 6 Mayısta bunların buluştukları gün olarak kutlanılır ve şenlikler yapılır.Bunu kendi inancımız olan Hızır inancıyla karıştırmamak lazımdır. Aleviliği kendinden uzaklaştırmak isteyenlerin bazen şaşırıp işin aslını bilmediklerinden bunun yani Hıdırellez ile bizim Alevilerin yaptığı Hızır inancımızı aynı görüp tıpkı müslümanlaştırma veya Türkleştirme gibi Alevileri yozlaştırıp aslından uzaklaştırmak gibi yanılgıya düştükleri de olmaktadır. Bu tamamiyle bilgisizlikten ileri gelmektedir.

 

                                                      Yazan:  Ozan isyani(Bakır Bozkurt)